Ava Giden Avlanır

Ses kartları, synthler ve dijital fotoğraf makineleri

Posted in Denemeler/Düşünceler by Bülent Başkan on September 8, 2009

Bazı insanlar neden blog tutuyor anlamıyorum. Hani ne biliyim, öncelikle ben varım tabiii bu işin başında. Ben neden tutuyorum? Bilmiiyorum.. Sanırım işte canım sıkıldığı için. Ama şöyle de birşey var. Özer keşfedene kadar bu blog sonuçta benim onun bunun hakkında, kendim hakkında atıp tuttuğum bir yerdi. Hala da öyle. Hani özer keşfetti diye mahremiyetinin çok çok da bozdulduğunu zannetmiyorum. özer’in, kerem’in ya da merve’nin burada yazdığım, keremin değişiyle “klasik bülent delilikleri”ni okumaları beni rahatsız etmiyor. Hatta merve’nin bazen kendi haline şükrettiğini bile düşünüyorum burdaki bazı postlardan sonra.

Ama bazı insanlar var ki hem blog tutuyolar hem de bu blogu halka açıyorlar. Hani herkes okusun, benim ne kadar derin ve anlaşılmaz düşüncelere sahip olduğumu görsünler diye. Ulan zannetmiyorum ki orada yazılan birçok şeyi sen bile anlamıyorsundur. ya da 2 sene sonra okusan ulan ne yazmışım dersin. Madem okumamazı istiyorsun bu blogu madem halka açıyorsun, neden bu kadar kişisel ve anlaşılmazsın? Göstermek istediğin nedir? Yani bu kadar bu kadar karışık mı düşüncelerin? Ben anlamıyor. Gerçekten basit bir anlatımla düzgün türkçeyle derdini anlatmak bu kadar zor mu? Bu kadar mı komplek birader duygularınız?

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.

Bu biraz internet ve dijital teknolojiyle ilgili sanırım. Artık herkes kendini ifade etme özgürlüğüne sahip. Hem de bütün alanlarda. Sanatta, teknolojide, felsefede, müzikte. Bkz. Myspace, bloglar, deviantart.. İyi güzel hoş. Artık hepimizin elinde 2bin liralık dijital oyuncakları var. Ses kartları, midi controllerlar, dijital fotoğraf makinaları. Bu iyi birşey aslında. Yani kimseyi suçlayamam. herkes istediği şeyi yapıyor. Ya da öyle gözüküyor. Onun ayrımını henüz yapamadım ve belki de bir ayrım yok. Ama kardeşim anasını satıyım herkes fotoğrafçı artık. Herkesin bitmek bilmez edebi eserleri, şiirleri var. Synthlerin presetlerini birkaç kurcalamadan sonra abiidik gubidik sesler çıkaran herkes elektronik müzik yapıyor. Bunun sanat kirliliği olduğuna inanıyorum. ve böyle giderse (ki gidecek) gerçek sanatın yerini bulamaycağını, bütün  bu çöpler arasında kaybolup gideceğini düşünüyorum.

Sanat tek başına sanat değildir. Buna inanmıyorum. Sanat için gerekli şartlardan biri de o sanat duygusu ile iilgili estetik bilgiye sahip eleştirmenlerdir. Her kim okursa bunu belki yazdıklarımı saçma bulacak ama ben böyle düşünüyorum. Eğer eleştirmen yoksa sanat daa hakettiği yeri bulamaz. Düzgün bir sanat eserini, yarı deli birinin paçavrallarından ayrılabilmesi gerekmektedir. Ama yine internetle beraber yaratılan bu “sözde” çalışmalar, herkesin her konu hakkkıdna atıp tutabilmesi dolayısıyla saçma sapan biçimlerde beğeni görüyorlar. Çünkü yine bu çağ ile beraber gerçek bir eleştirmenin yazdıkları bütün o comment’ler arasında kaybolup gidiyor. Ve herkes gibi gerçek eleştirmen de sadece bir nick name’den iibaret olduğu için, çoğu zaman yapılan haklı ve yerinde ve bazen de acımasız olan bir eleştiri, diğer o çok “post” sahipleri, bütün o web sayfasındaki şahısları tanıyan baskın alfalar ve onların goygoycuları tarafından yenilip yutuluyor.

Oscar Wilde’ın da dediği gibi: “Eleştirmen, güzel şeylerden edindiği izlenimi başka bir üsluba ya da yeni bir malzemeye dönüştürendir.”

Ancak dijital çağ ile beraber eleştirmenlerin de yavaş yavaş yok olmaya başlayacağı gibi bir korku var içimde. Niklerin arkasında büyoyor yeni eşleştirmenler. Forumlarda, kendilerini göstermeden harflerin, soru işaretlerinin, noktaların, virgüllerin arkasına saklanarak. Aslında bir düşünecek olursak bu belki eskiden de böyleydi. Ya da belki yeni birşey, sağlıklısı da bu. ama her zamanki gibi birçok yanlış da beraberinde geliyor. Bir forumda daha çok post sahibi biri daha iyi eleştirmen daha çok şey bilir gözüyle bakılıyor. Myspace’te daha çok arkadaşı olan biri daha iyi müzisyen olarak kabul ediliyor. Yazdığı saçmalıkları bloguna koyan ve facebookta bunu web sayfası olarak gösterip her yere link olarak postlayan yazar paçavraları iyi edebiyatçı olarak kabul görüyor.

Bilmiyorum belki de bu toplumla ilgili birşeydir. Toplumun genelinin kafasında bir filtre eksikliği var. Çoğu zaman iyi bir eseri kötü bir eserden ayıramıyoruz. Yıllardır bunun üstüne bir sürü tartışma yapılmıştır. Toplum mu sağanda yumurta istiyor, yoksa sağanda yumurtayı “sistem” mi bize veriyor. Cevabı ben hala  bulamadım. Ama bir dakika. Internet sayesinde hiç yoktan kısmi de olsa dijital bir özgürlüğümüz yok mu? Seçme özgürlüğü, konuşma özgürlüğü, facebook’ta “like” yapma özgürlüğü. Myspace’te kimle arkadaş olacağımızı seçme özgürlüğü. Hangi blog’ta hangi postun altına comment bırakacağımızın özgürlüğü. peki o zaman neden birçok sanat dalı dibe doğru gidiyor? Bunu direkt olarak internet ile iilişkilendirmek ne kadar doğru bilmiyorum ama sanki  internet globalleşmeyi hızlandırdığından beri sanat dalları da tamamen aşağı doğru giden bir grafik çiziyor. Hit olarak kabul ettiğimiz şarkıları düşünün. Geçen seneki hitlerden neyi hatırlıyoruz ki?”Mum” diye bir grup türkiye’ye geliyor ve aman tanrım yani herkes müzik bile sayılamayacak iki gerizekalının buldukları abuk sabuk aletlerle çıkardığı sesleri dinliyor. Beatport top 10 listesini öncceden evde hazırladıkları setlerle çalan insanları iyi dj olarak kabul ediyor. Neden? Çünkü lanet olası dijital teknloji sayesinde onlar hert yerde. neden? Çünkü gerçekten iyi müzik yapan bazı insanlar evlerinde iyi müzik yapmak için uğraşırlarken, onlar myspace profilleri için alacalı bbulacı şekiller çizmekle meşguller. Neden? Çünkü duygu olduğuna inandığı bir anı fotoğraflayan, sabahın 6sında kalkan bir adam, o fotoğrafa daha da duygu yükleyebileceğine inandığı transsparan photoshop numaralarını sabahın 2isine kadar yapmaya çalışırken, google’un image search’ünde bulduğu birkaç saçma fotoğrafı 80lerin protesliğinden çaldığı fikirlerle yine photoshop sayesinde birkaç dakika içerisinde bir arraya getiren bir adamın kalan vakitini bunu facebook’ta profil resmi olarak işaretlemesin yüzünden.

Kafamdaki filterinin yıllar geçtikçe daha da değerleneceğini düşünüyorum. Veya ben bu yeni akımları anlamıyorum…

Tagged with: , , ,